Kayıtlar

MÜBECCEL KIRAY DEMİR LEBLEBİ GİBİ KADIN

Demir leblebi gibi kadın! Asistanı olduğum hafta Mübeccel hanım beni bir esnaf lokantasına götürdü. Kendisine ıspanaklı yumurta ısmarladı. 'Ben ıspanak sevmem' deyince gülerek 'Hah, hoşgeldin şımartılmış erkek çocuğu! Ne istersen söyle bakalım' dedi. Sonra da bana orta sınıf kentli aile düzeninde erkek çocukların hangi toplumsal mekanizmaların sonucunda şımartıldıklarını anlatmaya başladı. Mübeccel Hoca için kısa bir yazı yazmak çok zor. Nasıl ki İlhan Tekeli Mübeccel Kıray İçin Yazılar başlıklı armağan kitabına hoca hakkında (Bağlam, 2000) otuz sayfa yazmak gereğini hissetmiş ise ben de benzer duygular içindeyim. Baştan söyleyeyim, bu yazı kesinlikle Kıray'ın Türk sosyolojisine katkılarını değerlendirme yazısı değildir. Biraz maceralı bir süreçten sonra, 1980 yılının başında Mübeccel hanımın asistanı olarak Marmara Üniversitesi'nde çalışmaya başladım. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarımda Kıray'ın bazı makalelerini ve artık bir klasik olan E

Ahmet Naim “ilk” miydi?

Oğlu Sina ÇILADIR babasını anlatıyor; Ahmet Naim “ilk” miydi? Ahmet Naim öleli otuzyedi yıl oldu. Otuzyedi yıldır da gündemden hiç düşmedi.Önümüzdeki yayın döneminde yayınlanacak önemli bir hikaye antolojisinde O’nun da bir hikayesi yer alacak.Sonra da, “Toprağa dönüş” ismin- deki romanı yayına girecek.Hikayeleri de sırada bekliyor.. Ardında kalıcı bir şeyler bırakan yazarlar,sanatçılar ölmüyor. Masalsı zümrütü anka kuşu gibi yıl yıl küllerinden yeniden doğuyorlar...Şu sıralar çoğu zaman olduğu gibi,Ahmet Naim Zonguldak’ ın gündeminde Bana ulaşan kimi yayınlara göre,şu tartışılıyor gibi: Ahmet Naim Zonguldak’ın tarihini yazan,Zonguldak maden işçilerinin yaşamlarını konu alan ilk araştırmacı ve hikayeci miydi? Kimileri şöyle koyuyor sorunu: Zonguldak kömür havzası ile ilgili ilk kitabın, Cumhuriyetin on yılında Zonguldak ve maden Kömürü Havzası ile Ahmet Naim’in “Zonguldak Havzası” ismindeki kitabı olduğu biliniyordu. Gene aynı şekilde, Zonguldak made

ZONGULDAK MADENCİLERİ KRAL MİDAS'IN MEZARINDA

Kral Midas'ın mezarına ilk kez Zonguldaklı madenciler girmiş Yazar Ahmet Öztürk Perşembe, 10 Ocak 2008 Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun köylere okul, yol, cami yaptırdığını, zaman zaman kentin kimi belediyecilik hizmetlerini karşıladığını biliyordum da, antik kazılarda görev alarak ülkenin kültür mirasının gelişimine katkı sunduğunu bilmiyordum doğrusu. 1950’li yıllarda Gordion’da kral Midas’ın mezarını bulan arkeoloji ekibi, 300 metre çapında, 53 metre yüksekliğinde ki tümülüse girmeyi göze alamayınca iş Zonguldaklı madencilere düşer. Zonguldak’tan uzman gelen uzman ekip, hummalı bir uğraşı sonucunda açtığı galeriyle mezara girer. Orada onları bir sürpriz beklemektedir. National Geographic dergisinin Ocak 2008 tarihli sayısında Doç Dr. Taciser Tüfekçi Sivas, “Frigler Midas’ın Ülkesinde” başlıklı makalesinde olay şöyle anlatıyor. Gordinon 85 kadar tümülüsle, bugüne kadar bu tip mezarların en yoğun olarak bulunduğu yerleşme yeri. Tümülüsler soylulara özgü bir mezar türü ve Anadolu’ya

BİR ŞİİR KDZ.EREĞLİ DOLAYLARINDAN :)

Resim
Kdz.Ereğlinin kendine has bir yöresel ağzı vardır ki ayrı bir inceleme konusu olabilir.İşte buda bana gönderilen ve tamamen Ereğlilerin anlayıp tebessüm edeceği bir şiir.

KDZ.EREĞLİ TARİHİNİ BİLİNENDEN 2000 YIL DAHA GERİYE GÖTÜRECEK BULGULAR

Resim
YASSIKAYA MAĞARASINDA 2000 YILINDA BULUNMUŞTU Kdz. Ereğli’ye 27 Km uzaklıkta Ramazanlı Köyü mevkiinde 2000 yılında Yassıkaya Mağarası’nda, eski Kdz. Ereğli Müze Müdürü Vekili Ahmet Mercan tarafından gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda ele geçirilen eserler 2008 yılı başına kadar müzede sergilenmeye başlanacak. Yassıkaya Mağarası’nda çıkartılan arkeolojik eserler, Ereğli tarihini bilinen kuruluş yıllarından 2000 sene geriye götürerek M.Ö 2500-2200 yılları arasına tarihlendiriyor. Hitit tabletlerinde barbar, savaşçı kavim olarak geçen Kaşka kavmine ait olabileceği düşünülen bu eserler, arkeoloji severlerle buluşacağı günü bekliyor. kaynak; http://www.degisimmedya.com/degisim.php?sub=arsiv&id=32624

AMFORA (AMPHORA) HAKKINDA BİLGİLER VE KDZ.EREĞLİ ANFORALARI

Resim
KARADENİZ EREĞLİ(HERAKLEİA PONTİKA) AMFORASI AMPHORANIN ÖYKÜSÜ Henüz Hz. İsa doğmamıştı, doğmadığı gibi doğmasına da 2000 yıl vardı. Tarihçilerin sonradan " Eski Tunç Çağı " olarak adlandıracakları çağ, hüküm sürmekteydi Anadolu'da. Hitit'lerin Anadolu'ya gelmelerine daha 200 yıl vardı. İşte amphoranın öyküsü o yıllarda başladı. Yani günümüzden tam 4000 yıl önce. O yıllarda insanoğluna şarabı armağan eden tanrı Diyonisos, ( elleri dert görmesin ) henüz bu lütufta bulunmamıştı. Ancak insanoğlu bunu sezinlemiş olmalı ki, bu şarabı saklayacağı ve sonradan da satışa sunacağı kapları o yıllardan itibaren üretmeye başlamıştı. Bu insanoğlu, bütün uyanıklığına ve ön sezilerine karşın o gün ürettiği kapların bugün otel lobilerinde süs olarak kullanılacağını elbette tahmin edemezdi. Günümüz Fransız bağcılığının ve şarapçılığının da atasını oluşturan Marsilya Kolonisi'nin, ünlü Marsilya şarabını mideye indiren Romalı asker, bu testinin yüzyıllar sonra müzelerde para karş

KARADENİZ AMFORALARI (SİNOP,KDZ.EREĞLİ VE AMASRA)

Resim
BU DEĞERLİ BİLGİLERİ SİTESİNDEN ALDIĞIM SAYIN MUSTAFA AYDEMİR'E SONSUZ TEŞEKKÜRLER..... KARADENİZ AMFORALARI (M.Ö. Sinop - K.Ereğli - Amasra) Akçakoca Belediye Başkanı liman girişine bir heykel yaptırmış, bir kayanın üstüne oturmuş, endişeli gözlerle ufka bakan ve sabırla (belki de sabırsızlıkla) bekleyen bir kadın heykeli. Heykelin plaketinde önce bilgi, sonra şair Vanilişi'nin şiirinden bir dörtlük verilmiş. Aynen veriyorum;Eski Akçakoca erkekleriVikingler gibi denizcidirlerBir dönemde Akçakoca mezarlığındaSadece kadınlar yatıyordu.Sevdiğini denize yolcu eden kadınGünlerce onun dönüşünü Kayaların üstünde oturup beklerdi.OMHA KAYALIĞI Söyle bana yalvarırım Omha kayalığı Kaç cesede rastladın denizin getirdiği?Kaç insana bağrını açıp gizledin?Söyle söyle ben düşmanın değilim ki…Farkındaysanız bizden asırlar önce bu coğrafyada yaşayanlarla aynı kaderleri paylaştık biz. Farklı olan görecelir zamandı sadece… O şehirleri ilk kuran da bizdik. Yunanlı - Romalı - Bizanslı - Osmanlı ola